Hepimiz hayatımızın belli döneminde rüya görmüşüzdür. Bazı insanlar sürekli rüya gördüğünü söylerken bazıları hiç rüya görmediğinden bahseder. Bu farklılık insanların rüya görüp görmemesinden kaynaklanmıyor çünkü herkes rüya görür. Aradaki asıl fark, bazılarımızın hatırlıyor olması.
Rüyalar hakkında günümüzde bile hala daha kesin ve kolay bilgiye ulaşmak zor. Çünkü rüyalar altında çok gizli ve derin anlamlar taşımaktadırlar. Rüyaların bu gizemli havası geçmişten bugüne pek çok esere konu olurken besteci, ressam, şair ve daha pek çok sanatçının ilham kaynağı olmuştur. Örneğin; İspanyol ressam Salvador Dali, eserlerinde çoğu zaman rüyalarına yer verdiğini dile getirmiştir. (1)
Dream caused by the flight of a bee around a pomegranate a second before awakening. (1)
(Uyanmadan Bir Saniye Önce Bir Arının Narın Etrafında Uçmasının Neden Olduğu Rüya.)
Her Gece Gördüğümüz Bu Rüyalara Biraz Daha Derinden Bakalım
Bilinç, kişinin çevresinde olup bitene ve kendisine olan farkındalığıdır. Gün içerisinde dahi farklı bilinç durumlarında bulunabiliyoruz. Bu bilinç durumları bize bağlı ya da bağımsız oluşmaktadır.
Bilincin aşamaları; kim olduğumuzu ve nerede olduğumuzu bildiğimiz bilinç düzeyi olan dikkatli uyanıklık, uyanık olduğumuz halde çevrede olan şeyler hakkında fazla bilgiye sahip olmadığımız (Sınıfta bedenen bulunsak da zihnen orada olmadığımız zamanlar.) gündüz düşü, neredeyse uyku halinde bulunduğumuz ama yine de çevreden bağımızı tam koparmadığımız uyuklama hali ve son olarak bilinçsizlik durumu olan uyku olmak üzere aşamalara ayrılmaktadır. Biz farklı bilinç durumlarına geçişi fark edemesek de beyin her şeyin farkındadır. Beyine bağlanan EEG makinesi ile bu geçişler hakkında bilgi sahibi olmak mümkün. Nasıl mı?
Merkezi sinir sistemimizde ateşlenen sinir hücreleri vardır ve bunlar beyinde çeşitli dalgalara neden olur. İşte bilgiye bu dalgaları ölçen elektroensefalografi (EEG) makinesi ile ulaşılıyor. Farklı bilinç durumlarıyla ilişkili farklı beyin dalgaları ve bu dalgaları ayrıştıran farklı frekanslar vardır: Alfa, Beta, Delta, Teta.
Beta (12-30 Hz), normal uyanıklık halidir ve çoğumuz gün içerisinde bu frekansta seyrederiz. Beyin uzun süre beta dalgasında kalırsa uyku, kaygı, stres bozuklukları çıkabilir. İşte bu yüzden uyku ihtiyacı duyarız.
Alfa (8-13 Hz), uyanık dinlenme durumudur.
Teta (3,5-8 Hz,), bu dalgalar derin düşüncelerde aktif olurlar. Çok yüksek ya da alçak olması çeşitli sorunlara neden olurken dengede olması yaratıcılığı arttırır.
Delta (0,5-2 Hz), uykunun derin evresidir.
Birinin Rüya Gördüğünü Nasıl Anlarız? Rüyalar Nasıl Anlamlandırılmalı?
Rüyayı, uykunun en derin evresi olan REM uykusunda görürüz. İsmini, uykudayken hızla hareket eden göz kapaklarımız ardındaki gözlerden almaktadır. Birinin rüya gördüğünü, göz kapaklarının hızla hareket etmesinden anlayabiliriz. Beyin sapının pons adı verilen alanı vücudumuzun geri kalanının felç olmasına neden olur. Aksi halde olacakları az çok tahmin edebiliriz sanırım.
Rüyaları genelde anlamlandırmak zordur çünkü çoğu zaman anlamsız ve gariptirler. Fakat bu garipliği neden rüyadayken değil de uyanınca anlarız? Çünkü beynimiz uykudayken mantıklı düşünme ve plan yapma gibi görevleri olan prefrontal korteksin faaliyetini azaltmaktadır. Bu da rüyaların anlamsızlığını kanıtlıyor.
Rüyaların Anlamlandırılmasında Önemli Sayılabilecek 2 Yaklaşım Vardır
Bunlardan birini hepimizin bildiği Sigmund Freud ortaya koymuştur. Freud’a göre rüyalar bilinçaltımızın istek, dürtü ve çatışmaların ürünüdür. Buz dağının görünen kısmı farkında olduklarımızken altta kalan ve farkında olmadıklarımız ise rüyalarda gördüklerimizdir.
Bir diğer yaklaşım ise “aktivasyon-sentez teorisi”dir. Beyin sapında birçok elektrik sinyali bulunur ve bu sinyaller beynin ön lobunda anlamlanmaya çalışır.



0 Comments