‘’Beslenme ihtiyacının karşılanması, biyolojik gerekliliğinin yanı sıra psikolojik açıdan da önemlidir.’’ (İnalkaç ve Arslantaş 2018;27)1
Bu iki temel üzerinden açıklayacak olursak alışagelmiş bir düzenin olması, geçmiş yaşantılar vb. şu anda sahip olduğu beslenme alışkanlıklarını büyük oranda etkiliyor. Hem kalıtımsal olarak hem de yaşantının şekillenmesi gibi etkenler beslenme alışkanlığının oluşumunda önemlidir. Aile ve çevredeki sağlıksız beslenme alışkanlığı, hareketsiz iş hayatı, beslenme için zaman yetersizliği vb. birçok etken sayılabilir. Yukarıdaki tanımda bahsedilen ve hayatımızın her alanında olduğu gibi beslenmeyi de etkileyen psikolojik etken ise oldukça önemli.
Örneğin çocuklarda sağlıksız yiyeceklere yönelmenin etkili bir nedeni de annesinin sağlıklı yiyecekleri ona zorla yedirmesidir. Bu durum bireyde kendine yöneltme savunma mekanizması oluşturmuş olabilir. Çocuk annesini cezalandırma içgüdüsüyle sağlıklı yiyecek alışkanlığını edinmede yetersiz kalabilir. Bu durumun bilinçdışı olabilme durumu ise oldukça dikkat çekici. İşte bu yüzden beslenme ile psikolojinin bağları oldukça kuvvetlidir.
Yemenin psikolojik boyutuna iyice bakarsak bireyler stresli, kaygılı ya da öfkeli vb. olduğu zamanlarda ya iştah kapanması olur ya da tam tersi iştah artması olur. Bu durum kişiye göre değişiklik göstermektedir. Stresli ve mutsuz olunan anlarda kendini yemeğe vermek kişide duygu durumu kontrol altına alma hazzı oluşturduğu için yemek yemek artık stresten kaçmak için bir yol olmaya başlar.
Stresli ya da mutsuz olduğumuz zamanlarda neden sağlıklı değil de sağlıksız yiyeceklere yöneliriz?
Stresli ya da mutsuz olduğumuz zamanlarda neden sağlıklı değil de sağlıksız yiyeceklere yöneliriz?
Bu noktada sahip olunan açlığın çeşidi oldukça önemlidir. Normal açlığın doyumu sağlıklı besinlerle de sağlanırken duygusal açlığı olan bireyler daha çok enerji verecek karbonhidrat, şeker ve yağ içerikli besinlere yönelir. Böylelikle hızlıca endorfin ve serotonin hormon seviyesi yükselir. Bireyler bu tür besinleri tükettikçe mutlu olur ve kendini her mutsuz hissettiğinde o besinlere yönelip mutlu olmayı arzulayabilir. Böyle bir durumda bireyin beslenme alışkanlığı normalden daha sağlıksız hale gelir. Kişinin yaşanan olumsuz durumları baskılamak için aşırı yeme durumu ise, kişiyi sonu gelmez bir döngüye sokabilir.
Bu problemler neden herkeste görülmez?
‘’Yeme sadece biyolojik gelişim ve fizyolojik fonksiyonların gereksinimini sağlayan bir araç değil anne bebek ilişkisinden itibaren bütün sosyal ilişkilerin oluşumuyla ilgili haz ya da acı veren yaşantılarla ilişkili bir durumdur.’’ (Oktay, 2015:20)2
Bireyin sorunlarla başa çıkma şekli bu noktada çok önemli. Benzer stres durumunda bulunan iki farklı insan, olaylara apayrı tepkiler verebilir. İşte bu noktada geçmiş yaşantılar devreye giriyor. Kişinin edindiği savunma mekanizmaları onun iradesini, yönelimini belirliyor. Sorunlarla baş etmede kaçınmacı davranan kişiler duygusal açlığa daha çabuk teslim oluyorlar.
‘’Endler ve Parker (1994) üç farklı baş etme stratejisi olduğunu öne sürmektedir: problem odaklı, duygu odaklı ve kaçınma.’’3
Bu baş etme yöntemlerinden yola çıkarsak; problem odaklıda problemi çözmeyi, duygu odaklıda stresin oluşturduğu duygularla baş etmeyi ve bizi ilgilendiren kısım olan kaçınmada ise stresle baş etmek yerine dikkatini başka yöne çekmeyi yorumlayabiliriz. Bu durumda kişi stres durumunda kaçınmacı davranırsa ilgisini onu mutlu eden yiyeceklere yönlendirebilir. Bireyin, onu mutlu eden yiyeceklere olan yönelimi de kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bazı insanlar mutlu olduğunda yerken bazısı da mutsuz olduğu anlarda duygusal yeme yönelimi gösterebilir.
“Yapılan bir çalışmada şişman bireylerde negatif duyguların zayıf bireylerde ise pozitif duyguların varlığında duygusal yemenin arttığı saptanmıştır.” (Serin ve Şanlıer, 2018:138)4
Bir başka nedeni ise dürtüsellik olabilir. ‘’Dürtüsellik, temel anlamda kişinin davranışlarına limit koymasında problem yaşamasıdır. Plan ve program yapabilme, hoşuna giden bir durumda iken o durumu sonlandırmakta zorluk çekme, istekleri erteleyememe gibi durumlarla kendini göstermektedir.’’ (Karaman, 2018)5 Bu durumda kişinin yemek yerken ki durumundan bahsedebiliriz ve genel olarak kilolu ya da obez bireyler diğer bireylere göre daha dürtüsel davranırlar. Yemek yerken sadece aldıkları hazları düşünüp ardından doğacak sonuçları göz ardı ederler.
‘’Dürtüsel kişiler, yeme davranışı üzerindeki kontrollerini sağlayamadıklarını bunun yanı sıra lezzetli ve yüksek enerjili besinlere karşı ilgilerinin daha fazla olduğunu belirtmişlerdir.’’ (Annagür, Orhan, Özer ve Tamam, 2012:49)6 Bu açıklama da dürtüsel olarak yeme davranışı gösteren kişilerin beslenme alışkanlıklarının neden sağlıksız olduğunu ve bu doğrultuda kilo alındığını destekliyor.
1 İnalkaç, S ve Arslantaş, H. (2018). Duygusal Yeme. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 27(1):70-82
2 Oktay, C. (2015). Beden Kitle İndeksinin Yeme Bağımlılığı, Dürtüsellik, Depresyon ve Anksiyete İle İlişkisi. (Uzmanlık Tezi). Başkent Üniversitesi, Ankara.
3 Endler, N. S., & Parker, J. D. A. (1994). Assessment of multidimensional coping: Task, emotion, and avoidance strategies. Psychological Assessment, 6, 50–60.
4 Serin, Y. ve Şanlıer, N. (2018). Duygusal Yeme, Besin Alımını Etkileyen Faktörler ve Temel Hemşirelik Yaklaşımları. Psikiyatri Hemşirelik Dergisi.2018;9(2):135-146.
5 Karaman, Ç. (2018, 3 Ekim). Erişim adresi:https://www.backup.com.tr/blog/4491/durtusellik-nedir/
6 Annagür BB, Orhan FÖ, Özer A, Tamam L. Obezitede Dürtüsellik Ve Emosyonel Faktörler: Bir Ön Çalışma. Nöropsikiyatri Arşivi 2012;49:14–9.

