Evden çıktığını ve otobüse binmek üzere hızla durağa doğru yürüdüğünü düşünelim. Otobüs geldiğinde yerine oturup sevdiğin bir şarkıyı açtıktan sonra camdan dışarıyı seyretmeye başladın. Bir zaman sonra düşüncelerine o kadar daldın ki baktığın yerde olup biten ne varsa hiçbirini fark etmedin. Baktın ama o anda zihnin bedeninden ayrı bir şekilde kendi kendine düşünceler oluşturuyordu. Geçmişte yaptığın bir hata ya da geleceğin belirsizliğinin verdiği kaygılar... Bu düşünceler öylesine yoğunlaştı ki kulaklıktan gelen şarkının değiştiğini, inmen gereken durağı çoktan geçtiğini bile fark etmedin. Çünkü bedeninin yolculuk yaparken zihnin de kendi yolculuğuna çıkmıştı. Bu durum masum bir dikkat dağınıklığı olarak düşünülebilir tabii ama ya kaybın yalnızca durak kaçırmaktan ibaret değilse?
Hadi bu olaya farklı bir pencereden bakalım.
Evden çıkmak ve bir yere ulaşmak için otobüse binmeyi hayata geliş amacı olarak düşünelim. Camdan dışarıda gelişenler ve dinlediğimiz müzikler ise tanık olduğumuz hayatlar, yaşamımızda edindiğimiz deneyimler, hobilerimiz ve daha fazlası... Bazen zihnimiz geçmiş ya da gelecek ile o kadar meşgul oluyor ki yaşadığımız anları, edineceğimiz onca deneyimi gözden kaçırabiliyoruz. Sevdiklerin ile birlikte güzel vakit geçirirken geçmişte yaşadığın bir haksızlığı düşünerek kendinle savaştığında, gelecekte yapman gereken bir iş ya da girmen gereken bir sınav olduğunda o anda bir şey yapamasan da kaygılanarak ne bulunduğun anı yaşıyorsun ne de yapman gereken o iş için bir harekette bulunuyorsun. Tüm bunları düşünerek tıpkı inmen gereken durağı kaçırdığın gibi yaşadığın anı kaçırıyorsun, değişen şarkıyı fark etmediğin gibi değişen hayatını ve oluşan güzellikleri kaçırıyorsun.
Tıpkı her gün okul / iş telaşından dolayı çiçek açan o ağacı fark edemediğin gibi.
Mindfulness, Türkiye'de kullanılan adı ile bilinçli farkındalık aslında günümüzde oldukça yaygın ve bilinen bir kavram oldu. Genel bir tanım yapacak olursak kişinin yaşadığı anı, bulunduğu çevrede olan biteni fark etmesidir. Fakat bu basit bir 'Şu an otobüs durağındayım, otobüs bekliyorum.' farkındalığından çok daha derin bir anlam ve duygu içeriyor. Kişinin bulunduğu anda bütün algılarını açarak zihnini dinlemesi ve oradan geçen düşünceleri fark etmesidir. Yaşanılan anda vücudunu dinlemesi, hissettiklerini anlamasıdır. Tüm bu gerçekleşenleri anlamakla beraber belki de en zor olanın yapmasıdır. Yaşadıklarını yargılamadan onlarla kalabilme.
Biraz kafa karıştırıcı olabilir. Belki yaşadıklarının, düşüncelerinin farkında olduğundan emin de olabilirsin. Bu ayrıma daha iyi varabilmek için biraz daha somut bir örnekle anlatmak istiyorum.
Yaşadıklarımızın ne kadar farkındayız?
En başta verdiğim örneğe bu sefer daha farkındalıklı bir sen ile geri dönecek olursak evden çıktıktan sonra otobüs durağına giden yolda yürüdüğünü hayal et. Belki de her gün önünden geçtiğin o pastaneden gelen tatlı kurabiye kokusunu aldın. Pastane dikkatini çekti ve içeriye bir göz attın. İçeriye girip kurabiye satın aldıktan sonra kapıdan çıkar çıkmaz derin nefes alış sesi duydun ve pastanenin önünde üstü başı un içinde, yorgun olan adamın fark ettin. Senin gülümseyerek 'Günaydın' demenin hemen ardından adamın da sana gülümsediğini gördün. İçindeki o huzurlu hissi fark ettin ve adamın yanından ayrıldıktan sonra bile yüzündeki gülümseme devam etti. Otobüs durağına geldiğinde beklerken az önce aldığın kurabiyeyi yemeye başladın. Kurabiyeyi yavaşça ve tadını çıkararak yerken bu zamana kadar nasıl da acele ve yalnızca açlığını doyurmak için yediğini fark ettin. Bu kısa hikayenin en baştaki versiyonu ile farkı neydi? Anda olmak... Etrafında olan bitenin, hissettiklerinin, düşüncelerinin farkında olmaz. Yargılamadan, onlarla çatışmadan yanında ve o anda oldun.
Peki nasıl anda olabiliriz?
Bir anda gelişen bir beceri değil maalesef fakat küçük küçük adımlarla geçmiş ya da gelecek, yaşadığın anın gerisine bırakılabilir. Yine az önceki örnekten ilerleyelim. Kurabiyeyi yemeden önce onu sanki ilk defa görüyormuş gibi düşün. elindeki ağırlığını hisset ve şekline iyice bak. Ardından kokla. Nasıl kokuyor? Bir ısırık al ve tadını fark et. (Tabii bu egzersizi otobüs durağında yapmak biraz garip gelebilir ama uygun bir anda yapabilirsin.) :)
Bu egzersiz sırasında önemli olan o anda kurabiye ve kurabiyenin hissettirdiklerinden başka bir şey düşünmemek. Odağın tamamen kurabiyede... Çok büyük olasılıkla dikkatin ya da düşüncelerin farklı noktalara kayacaktır.
'Keşke bir tane daha alsaydım.'
'Acaba kaç kalori?'
'Bu kurabiyeyi bir yerde daha yemiştim. Orada ... olmuştu.' gibi.
Zihninde örneklerdeki gibi bir çok düşünce ve kaygı oluşacaktır. Bunlar sana tanıdık geldi mi? Mesela arkadaşların ile kahve içerken aklına okulda yaşadığın bir anın gelmesi, ders esnasında evde yaşadığın bir problemin aklına gelmesi, sevdiğin bir aktiviteyi yaparken içinde bir şeylerin eksik olduğunu ve bunun seni sürekli rahatsız etmesi gibi. İşte bahsettiğim egzersiz tam olarak anı yaşarken bedenen orada bulunmanın yanında zihnen de orada olmaya hizmet etmek için küçük bir alıştırma.
'Tüm bu kaygılar yerli yerindeyken nasıl yok sayabilirim?'
Genelde kişi yaşanılan kaygıyı, stresi ya da kişiyi o andan koparacak şey her ne ise onu düşünmekten kendini alıkoyamaz.
'Sınavım var ve bu beni kaygılandırıyor. Onu düşünmeden edemiyorum.'
'Yaptığım hata o kadar aptalcaydı ki kendime sürekli kızıyorum.'
'Bana yaptıklarını unutamıyorum.'
Örneklere sonsuz ek yapılmakla birlikte bu düşüncelerin genelde kişinin anda olamamasına neden olduğu söylenebilir. Asıl önemli olan düşüncenin andan kopmaya neden olduğunu fark etmek ve kendine şu soruları sormak.
'Şu anda sınavıma çalışabilir miyim?'
'Yaptığım hata şu andaki durumumu etkiliyor mu?' & 'Şu anda hatamı düzeltebilir miyim?
'Bana yaptıkları şu andaki durumumu etkiliyor mu?' & 'Şu anda bu durumu düzeltebilir miyim?
Şu anda. . .
Kendine bu soruları sorduğunda verdiğin cevaplar seni ana yönlendiriyorsa bir yerde durumu değiştirmenin o ana bağlı olmadığını ya da bulunduğun anın buna uygun olmadığını fark ediyorsun. Değiştiremediklerimizi kabullenmek her zaman istediğimiz bir beceri olmakla birlikte oldukça zordur. Yaşadığımız anlarda da çoğu zaman bu yanılgıya düşeriz. Fakat hemen sonra kendimizi düşünceler arasında boğulurken ya da bir yere dalmışken buluruz. İşte burada önemli olan düşüncelerimizin bizi hayatımızda olan bitenden koparmasına engel olmak. Bulunduğumuz an bize verilen bir hediye ve bunu ne geçmişte yaşadıklarımızın ne de gelecekte yaşayacaklarımızın engel olmasına izin vermemek çok önemli. Aslında tam da burada bahsedilenleri özetleyen bir İngiliz atasözü bırakmak istiyorum buraya.
"Dün artık tarih oldu, yarın ise bir bilmece, bugün sana bir hediyedir bunun kıymetini bilmek gerekir."
Bu sefer her gün' önünden geçtiğin o ağacın çiçeklerini döküp meyve verdiğini görerek, pastaneden gelen o güzel kokuları fark ederek, kurabiyenin tam olarak tadını alıp keyfini çıkararak, pastanede çalışan o üstü başı unlu; yorgun adamın gününü bir 'Günaydın.' ile güzelleştirerek, kısaca yaşadığın anı fark ederek ve tadını çıkararak yaşarsın umarım. Tıpkı otobüsün camında görmeden sadece bakarak geçtiğin gibi hayatına bakarak ama görmeyerek son vermemelisin. Umarım son durağa gelmeden inmek istediğin duraklarda inerek, kötü ya da iyi bir sürü deneyime sahip olabilirsin. Çünkü bunu herkes gibi sen de hak ediyorsun.
![]() |
Zeynep AŞUT Psikolojik Danışman |
Kişisel hesabım: @psk.dan.zeynepasut
İnstagram hesabımıza bir göz atmak istersen @freesiapsikoloji
.png)



.png)
.png)

